0 %

Paragraf Yorumları

Yorumlar yükleniyor...

Yorum Yap

19. BÖLÜM

Yazı Boyutu
100%

Keyifli okumalar. 🤍

19.BÖLÜM

D Ö R T G Ü N S O N R A

Gelin elbisemi kendim diktim.

Ellerime bir sürü iğne battı, haliyle parmaklarım da çok acıdı. Hatta bazen kanadı! O zaman oturup ağladım, Victor'da açıp ellerime baktı, iğnenin battığı parmaklarımdan öptü. Dikiş dikmeyi annem öğretti, bu yüzden elbise tamamlanınca ilk ona gösterdim.

Bugün evlenmek için kiliseye gidecektik.

Elbiseyi dikmeye başlamadan önce bunu bunağa söyleyen Victor olmuştu ve büyücü kadın bir anda önümüzde bayılıvermişti! Ee, ben de çok hayret edip korkmuştum, biraz sonra ayılınca da buna karşı çıkmıştı ama Victor beni üzmeyeceği üzerine yeminler ederek cadıyı ikna etmişti. Doğrusu biz öyle sanmıştık, gece yarısı uyandığımda cadının bizi ayırmak için büyü karıştırdığını görüp çok sinirlenmiş, ağlamıştım. O da yaptığından pişman olarak evlenmemize müsaade edeceğine söylemişti. Ve bana, gece yarısı evlenmenin sandığımdan ciddi bir şey olduğunu anlatmıştı.

Ve kendisi dünyadan ayrıldığında kimsesiz kalmayacağım için bir yanının bu evlilik için mest olduğunu hissetmiştim.

Bu sabah şafağı gözleyerek uyanmıştım. Victor bizimleydi, beni alıp evime getirdiği o günden beri gitmemişti. Çok mutlu olmuştum, çoğu zaman tepemi attırıyordu ama onun yanımda kalmasını seviyordum. Fakat salakta değildim herhalde! Onun düşünceli hallerini görüyordum, geceleri pek uyumuyordu. Bir de hep köşkün camından dışarıya bakıyor, sanki birilerinin geleceğini bekliyordu. Lakin kimsenin geldiği yoktu, oba da orman da sakindi. O gün beni yakmaya çalıştıklarını unutmayacaktım, kendime edileni unutacak kadar aptal değildim. Üstelik o gün görmüştüm, beni yakmaları için onları teşvik eden babamdı. İstediği olmadığı için he mutsuzdur şimdi!

Camın önünden çekilerek yatağa yürüdüm, ellerimi arkama götürüp diktiğim elbiseye işlediğim düğmeleri ilikledim. Keşke kendimi görebilseydim, güzel görünüyor muydum diye merak ediyordum. Yatağımın kenarında duran tahta ayaklı komodinin üzerinden tarağı aldım ve saçlarımı ikiye arayıp taradım, sonra siyah lastikle ensemde bağladım. İkinci bir lastikte alıp bağladığım saçlarımı topuz yaptım. Güneşi kirpiklerimde hissediyordum, gözlerimi kapatınca bir ışığın içine çekilmiş gibi hissedip gülümsedim.

"Hare?"

Victor'un sesini duyduğumda gözlerimi açıp ellerimi kelebeklerin dolaştığı karnımda birleştirip başımı kapıya çevirdim. Victor'da aynı anda tahta kapıyı açıp içeriye girerken duraksadı, gözlerini dört gündür dikmeye çalıştığım elbisemde dolaştırırken dudağının kenarı kıvrıldı. Elbisemin pek bir gösterişi yoktu, zaten önemi de. Mühim olan bundan sonra hep Victorla olacağımdı.

"Hare." Yanıma gelirken keten gömleğinin düzenli oluşu dikkatimi çekti, ilk kez gömleğinin tüm düğmelerini kapalı görüyordum. Dün, bugün giymesi için yıkamıştım gömleğini. Ellerini üzerime koyup elbisenin üzerinden omuzlarımda gezdirdi. "Essahtan karım mı olacaksın sen benim?"

"Evet. Çünkü seni seviyorum."

Ellerini omuzlarımda dolaştırdıktan sonra yüzüme doğru yaklaştırıp baş parmaklarını elmacık kemiklerimin üstüne koydu. Gözlerinde birkaç gündür var olan gergin bekleyiş bugün heyecanla gölgelenmişti. "Ben de seni seviyorum. Hiç ummadığım bir şey bu. Hayatıma, gerçekleştirmekte olduğum tüm eylemleri engelleyecek bir kadının çıkacağını düşünmemiştim." Hafifçe alçalması gerekti, çünkü beni öpecekti. "Ama önce sana söyleyeceklerim var, beni dinle."

"Düğümümüze geç kalırsak?"

"Kalmayacağız, otur," dedi ve benimle yan yana alçak, sedir yatağıma oturduk. Hafifçe bana döndü, parmaklarının güneşin vurduğu yanağımdan gezdirdi. "Sözümü kesmeden dinle!"

Bak işte o olmazdı. "Aklıma bir şey gelirse sorarım ama ben!"

"Aklına gelecek olanları da izah edeceğim," dedikten sonra derince bir nefes verdi. Geniş omuzları yavaşça aşağıya doğru çöktü. "Biliyorsun, benim ailem yok."

"Ben neyim? Eşek başımı?"

Pek sinirlenmiştim ama ben kızınca o da haklıymış gibi kaşlarını çattı. Gözlerime dikkatle bakıp, "Annem ve babam, bir de ablam yıllar önce öldü," diye devam ettiğinde dudaklarımı kapatıp sükuta boğuldum. "Biz de küçük bir obada yaşardık, babam pazarcıydı, ablamsa mektebe gidiyordu. Bir gece... evimizi haydutlar bastı, ben uyanana kadar evimizi yakıp yıktılar. Her şey çok hızlı oldu ve korkutucu. Annem ve babamı öldürdüler, ablama saldırdılar... Onları durdurmak için dizlerine yapıştığımı hatırlıyorum ama üzerinden çok zaman geçti ve küçüktüm, durduramadım... Birisi kafama silahının arkasıyla vurdu ve düştüğümü anımsıyorum... Uyandığımda ailemin ölüsü vardı, oba yerle bir olmuştu, insanlar ağlayıp dert yanıyordu... Bir şekilde hayatta kalmayı başardım, sokaklarda yaşadım, bir adamın yanında çırak olarak işe başladım. Sonra... büyüyüp adam oldum ve baktım ki ablamın son nefesinde bile haykırışını hâlâ hatırlıyorum, o halde intikam almalıyım diye düşündüm. O adamların arasına sızdım, o gece bize bunu yapanlardan ikisini bulup öldürdün ama üçüncüsünü bulamadım, bulmaya da çalışıyordum ama vazgeçtim. Yani seni görünce... vazgeçtim, onların arasından kaçtım, hep seninle yaşamak için."

Tanrım! Meğer dünyada neler olup bitiyormuş, insanlar adeta acı çekiyormuşum. Terk ben değilmişim zamanı kederle geçen ve acı çeken, tek ben değilmişim kalbi hiç sayılan. Ne kadar üzüldüm izah edemezdim. Gözyaşlarım ellerime düşene dek ağladığımı da fark etmedim. "Ne çok acı çekmiştir ailen..."

"Dünyaya yalnız mutlu olmak için gelmediğimizi anladım artık, isyan etmiyorum."

Eli sertçe yüzümdeki yaşları sildiğinde gözlerimi kaldırıp ona baktım ve kapkara gözlerinin yüzüme bakarken başka olduğunu fark ettim. Daha merhametli, sıcak şeyler vardı. "Neden o son kişiyi de öldürmedin peki?" diye sordum, kinlenerek. "Onu da öldürseydin."

Victor şaşırdı, ne vardı canım? "Ben... seninle evlenmeyi seçtim."

"Tamam, evlendikten sonra beraber öldürebiliriz."

Victor'un yüzü bir garip hal aldı. Dudaklarına da acı bir gülümseme misafir oldu. Kafasını sertçe iki yana sallayıp, "İnsanları öyle kolay öldüremeyiz," dedi.

"O çocuğun kalbini söktün," dedim, hafifçe ürperip anlamadığımı belirterek.

"Sana saldırdığı için!"

"Şüphesiz," dedim.

"Fakat... Hare, ben... yalnızca savunmak, hayatta kalmak için adam öldürürüm. Masum birini öldürmem! Hakikaten bu zamanda bu, yaşamak için acımasız olmamız gereken koşullar vardır ama onun dışında... Ben bir seçim yapıp seninle evlenmeyi istedim, bu vakitten sonra üzerime düşen de seni mutlu etmek."

O çocuğa üzülmemiştim, çünkü o neredeyse beni yakacaktı! Victor için üzülürdüm, bunak için üzülürdüm, Dora için de üzülebilirdim ama bu obadakiler için tek bir damla gözyaşı dökmeye zahmet etmezdim. Victor'un dedikleriyse... pek güzeldi, masumdu. Zaten onun masum insanları öldürecek bir haydut olmasına hep hayret ederdim, değilmiş işte!

"Gel, şimdi evlenmek için kiliseye gidelim."

Heyecanla kalktım, o da elimden tuttu. Beraber odadan çıkıp aşağıya indiğimizde bunağın sedirde oturup, elindeki boncukları bi ipe dizmeye çalıştığını gördüm. Bizimle gelmeyi istemediğini söyleyince hayret etmiştim, bu mutlu günümde yanımda olmasını istemiştim ama obanın diğer tarafına geçecek gücü bulamadığını söylemişti. Onun yanına ilerlediğimde elini al saçlarımın üzerine koyup okşadı ve sevgiyle gözlerimin içine baktı. "Şükürler olsun, yalnız kalmayacaksın."

Victor kapıya doğru yürürken, yaklaşıp annemin yanağından öptüm. Sonra da başımı göğsüne koydum. "Victor'da hep bizimle olacak bunak."

"Seninle olacak kızım." Öksürdü, saçlarımdan öptü. "Sana dediklerimi hiç unutma tamam mı?"

"Unutmam anne."

Başımı göğsünden kaldırıp doğrulduğumda gözlerini üzerimde dolaştırıp halsizce gülümsedi. Yanakları kırışmıştı, bembeyaz saçları yüzünü örtüyordu. "Dikiş yapmayı da öğrendin, aç da kalmayacak kadar uyanıksın..." başını sol tarafa çevirip saygıyla ellerini önünde bağlayıp bizi dinleyen Victor'a baktı. "Söz verdin bana, onu üzme."

"Asla."

Victor'un yanına geri dönüyordum ki annemin iç çektiğini, sonra, "Hare," diye seslendiğini duyup başımı çevirdim. Gözbebekleri sevgi ışığıyla parlıyordu ve sanki bana baktıkça beni büyüttüğü tüm o günleri görüyordu. "İyi ki o gün seni kapımda buldum al kızım. Sen bana yoldaş oldun, can oldun, evime neşe oldun... Tabi, baş belamda oldun ama... bir gün pişman olmadığım seni evime aldığım için."

Evlendiğimden herhalde, pek duygusaldı. Elbisemin eteklerimi tutarak bir daha ona ilerledim, eğilip yanağından öptüm. Duygusal anlamda zayıf hissetsem de güçlü kalıp, "Benim annem yalnız sensin," dedim ve doğrulmadan önce gözlerinin içine sevgiyle baktım. Bana aş yaptığı, beni doyurduğu, yıkadığı, sardığı, sevdiği tüm o günler... Tanrım, hepsinin üzerinden bu kadar yıl geçmesi ne acı. "Bana hayatta kalmayı da savaşmayı da sen öğrettin. Ölene kadar seveceğim seni." Yandaki boncuklara baktım. "Ben gelene kadar bitir kolyemi."

Sonra Victorla yola düştük, evden uzaklaştık. Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Ellerimiz birleşikti, atı almadığımız için yorulmuştuk. Obaya değil de ülke tarafına geçtik, daha şehirli insanların olduğu sokakta yürüdük. Bazı insanlar dönüp gözlerime, saçlarıma baktı ama bir daha farklı olduğum için aşağılanmayacaktım. Hiç kiliseye gitmemiştim, nikâhta nasıl kıyılır bilmezdim.

"Papaz bana ne soracak Victor."

"Benimle evlenmeyi isteyip istemediğini."

"Bunun cevabını biliyorum."

Gülümseyip mendiliyle güneşte nemlenen alnını hafifçe sildi. "Evlilik yemini edeceksin."

Bunu ilk kez duyuyordum. "Nasıl?"

"Şöyle," dedi mendili cebine geri koyup bana dönerek. "Evliliğimizin yürekten olduğuna ve birbirimizi iyi, kötü günde seveceğimize dair bir yemin."

Şehirli insanlara bakarken, "Ettim," dedim.

"Hayır," dedi merhamet dolu bir şekile bakarak. "Papaz nikahımızı kıyarken söyleyeceksin."

Sabırsızca eteğimi düzelttim. "Aklımda tutamam."

"Zaten aklında tutma güzelim, içinden geleni söyle."

İlk kez ormandan, yeşillikten başka bir yer görüyordum. Uzun sokaklar, caddeler, daha farklı giyimli insanlar. Bunları görmek için bir saat yürümüştük, insan olan yorulurdu. Soluklanmak için elimi göğsüme koyduğumda, "Az kaldı," dedi. "Heyecandan olmasın ya bu telaşın?"

"Essahtan ondan mıdır?"

"Tabi ya."

Biraz daha yürüyünce bir dar sokağa girdik ve Victor bana ileriyi gösterip, "İşte burası," dedi.

Kalbimin bir yere yetişesi varmış gibiydi, öyle atıyordu. Parmaklarımı sıkıp açarak kiliseye göz süzdüm. İlk kez tavanı bu kadar yüksekte olan, kule şeklinde bir yer görüyordum. Etrafımız oldukça sessizdi. Ağaç yaprakları yolun kenarında birikmişti. Victorla kiliseden içeriye girdik ve ben etrafı süzerken, Victor papazın önünde saygıyla eğildi.

"Evlenmeye geldik efendim."

Papaz bir yere gidiyor gibiyken durdu, sakalları beyazlamıştı ve üzerinde siyah, uzunca bir giysi vardı. "Şahitleriniz nerede?"

Victor başını bana çevirdiğinde ona anlamsızca bakarak omuzlarımı silktim. Küfür ediyordu ki kendini tuttu, papaza bakarak, "Şahit bulup gelelim, bizi bekleyebilir misiniz?" dedi.

Papaz bize üstten baktı, kılık kıyafetimizi süzerek yukarıdan indi. "Kalbinizi kırmak gibi olmasın ama..."

"Lütfen," dedim, Victor'a özenip ben de papazın önünde saygıyla eğildim.

Papaz durdu, başını sol tarafa eğip suratıma baktı ve sonra çabuk ol, dercesine bir hareket yaptı. Victor tekrar elimden tuttu ve kiliseden çıktık, o etrafımıza bakarken ben de hüzünlendim. Şahidimiz olmazsa nikâhımız ne olacaktı?

"Evlenemeyecek miyiz?"

"Evleneceğiz."

Sokağın karşısına benimle geçti, yolun kenarında yürüyen kadınla adama yaklaştı. Onları durdurunca adamla kadın durdu, Victor ona derdimizi anlatınca yaşlı kadın eşini ikna etti ve bizimle kiliseye girdiler. Victor'un elini sıkıca tutuyordum, kalbimi, evde bıraktığımız o kelebekler gibi hissediyordum. Papazın önünde tekrar saygıyla eğildik, o da bizim karşılıklı durmamızı isteyip aramıza geçti ve ikimizin de adını öğrendikten sonra, "Serbest iradenizle ve hiç kimsenin baskısı altında olmadan, kendiniz olarak mı evlenmek istiyorsunuz?" diye sordu.

Victor'un kapkara gözlerine baktım ama gözlerinin aksine önümde daha beyaz bir yolun olduğunu hissedip onunla aynı anda, "Evet," diye fısıldadım.

Victor uzanıp ellerimden tuttu, parmaklarımı hafifçe sıktı.

"Kuracağınız yuvada karı kocalık, analık ve atalık görevlerinizi kabul ediyor musunuz?"

Doğruca ona güvendim, kalbime.

"Evet."

"Evet."

"Burada olan şahitlerin huzurunda, sevginizin kaynağı ve her zaman sizinle olan Tanrı'nın huzurunda şimdi birbirinize söz verin."

Papaz dönüp her ikimize bakınca Victor bana bir adım geldi ve o zaman fark ettim. İlk kez çocuksu bir heyecan vardı suretinde. "Ben Victor, sen Hare'yi eşim olarak kabul ediyorum. Hayatımın tümünde de seni seveceğime, sana saygı duyacağıma, iyi günde kötü günde yanında olacağıma, son nefesime kadar sadık kalacağıma söz veriyorum."

Evlilik yemimizi etmişti, hem de gözlerini kırpmadan bana bakarak ve ummadığım şeyler hissettirerek. Duygusal mıyım ben, kendimi bile bilmem. Neden ağlamak istiyorum, belki aşktan. Sıranın bana geldiğini fark edince, "Ben Hare," diyerek yeminime başladım. "Sen Victor'u eşim olarak kabul ediyorum. Hem de öylesine bir duyguyla, kararsızlıkla değil, tüm içtenliğim ve süregeleceğine emin olduğum sevgimle. Bana kalan hayatımın tüm günlerinde seni seveceğime, hürmet edeceğime, varlıkta ve yoklukta da yanında duracağıma, gözlerimin senden başka kimseyi görmeyeceğine, son nefesimi verirken bile seni seveceğime söz veriyorum."

Victor'un gözleri doldu. Sanırım sevildiği son zamanı anımsadı ve şimdi de sevildiğini.

"Yüce Tanrı, şahitler huzurunda verdiğiniz sözü takdis etsin, sizlere tüm iyiliğini versin."

Evliliğimiz Tanrı'nın huzurunda gerçekleşti ve Victor bana bir adım daha gelip başını eğdi, yaklaştı ve bu evliliği kutsayarak dudaklarımdan öptü.

BÖLÜM SONU.